1 Kasım 2012 Perşembe

Anne Bağımlısı Bebekler ve Bebeklerde Terkedilme Korkusu



      Bu yazıyı yazma fikrim bir arkadaşımın bana dert yanmasıyla aklıma geldi. Başta kendim olmak üzere bir çok annenin dönem dönem bu sorunu yaşayabileceğini farkettim. Bir anneyi en çok üzen ve yıpratan sorunlardan biri bebeğinin onsuz bir dakika bile durmaması,arkasından ağlaması,evin içinde bile peşinden ayrılmaması.
     Bu davranış annenin günlük sıradan işlerini bile yapmasını engelleyebiliyor çoğu zaman. Anne bir yandan bebeğine içten içe kızarken bir yandan da onun için üzülüyor. Eğer siz de bu sorunu yaşayan annelerdenseniz yazdıklarım umarım biraz olsun işinize yarar.
    Öncelikle 7-8 aylıktan itibaren bebeğinizi yalnız bırakın. Yalnız bırakın derken kapıyı çekip çıkın,çocuğu evde bırakın demiyorum tabi ki. Gözünün önünden kısa süreler kaybolun. Ama bunu yaparken mutlaka onu görebileceğiniz bir yerde olun. Bebekler on saniye içinde dünyayı başımızza yıkabilecek çevikliğe sahip. Beş ila onbeş dakika arası sürelerde yalnız kalmasını sağlayın. Süreyi yavaş yavaş uzatın. İlk saniyede çığlık atmaya başlayan bebeğiniz zamanla en azından ağlamadan sizin lavabodan çıkmanızı bekleyecek sabra erişecektir.
     Sıvışmayın.Bu belki de en önemli kriter. Özellikle çalışan anneler mümkünse işe gitmeden önce çok erken bir saat değilse bebeğini uyandırabilir,uyanıksa da onu görünmeden gitmek yerine öperek sarılarak ve her seferinde aynı kelimeleri kullanarak gidişine alıştırabilir. Bebekler istikrarı sever ve güven duyarlar. Bir yere gideceğiniz zaman o uyurken sıvışmak yerine,"Ben gidiyorum ama döneceğim,beni bekle" gibi her seferinde ayynı cümleleri kurarark bebeklerinin güvenini kazanabilirler. Uzmanlara göre çocuğunuzdan gizlice gitmek,uyurken evden çıkmak gibi davranışlar bebeklerin terkedilme kaygısını arttırabiliyor. Hatta bazı bebekler "Uyursam annnem gidecek" diye düşünüp uykuya direnmeye başlayabiliyor. Eminin çalışan annelerin sık yakındığı konulardan biri kendisi evdeyken özellikle akşamları uyumayı reddetmesidir.
    Özellikle çalışma hayatına dönmeyi planlayan anneler bebeğinin adaptasyonunu hızlandırmak için işe başlamadan önce bebeğini ara sıra aile büyüklerine,babasına bırakıp ara sıra evden çıkarsa bebeğin alışma dönemi kısalacaktır.
   Suçluluk hissetmeyin. Bebeğinizi bıraktığınız için suçluluk hissetmeyin. Bağımsız bir birey olma sürecinde bu duruma alışması,beraber uzun olmasa da kaliteli vakit geçirmeniz bebeğinizin gelişimini olumlu yönde etkileyecektir.
    Sadece çalışan anneler değil,ev hanımı anneler de bu bağımlılığı yenebilir. Belirttiğim gibi ara sıra yalnız bırakarak(gözleyebileceği şekilde), arada babasıına,aile büyüklerine bırakarak anne bağımlılığını yenmeniz mümkün.
    Tabi diş ve hastalık durumlarında anneye düşkünlük gayet normal ve bu durumlarda sizden başkasını istememesi ve huyysuzlanması öngörülebilir bir durum.
    Ben de bebeğim kreş yaşına gelene kadar çalışma hayatımı ertelediğim için en çok korktuğum şey Nefes'in bana bağımlı olmasıydı. Çalışma hayatına dönünce alışmasının zor olacağından endişeleniyorum. 1 yaşına kadar bana çok bağımlı olan kızım önerdiğim adımları uygulamaya başlayınca yavaş yavaş bu durumu yenmeye başladı. Darısı bütün annelerin başına.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kilolarla Savaşmak Zor Değil


  Kadın erkek pek çoğumuzun derdi kilolar. Hareketsizlik,teknolojinin verdiği rehavet,zamansızlıktan yüksek karbonhidratlı yiyeceklere,fast fooda yönelmek bunun sebeplerinden yanlızca birkaçı.
  Kilo vermek için önce neden kilo aldığımızı tespit etmek çok öenmli. Yaklaşık 1 senede 25 kilo vermiş biri olarak bu konuda tecrübelerimi aktarmak ve kilolarından gerçekten kurtulmak isteyenlere yardımcı olmak istiyorum. Bu konuda benim de uyguladığım naçizane bir kaç önerim olacak.
1. Gerçekten istemek: Kilo vermek için gerçekten şu an ki kilonuzla mutsuz olmak,sağlık sorunlarından kurtulmak istiyor olmanız gerekir.
2. Nedenleri tespit etmek: Neden kilo aldığınız önemli. Hanımlar için doğum yapmak,menopoz gibi sebepler olabilir,genel anlamda ise asitli içecek ve fazla şeker tüketimi,yanlış beslenme,hareketsizlik,alkol,sigarayı bırakma(aslında bu bir bahane olamaz) gibi sebepler olabilir.
3.Beyninizi kandırın: Hemen diyet psikolojisine girmeyin. Bu insanın daha çok iştahını açıyor. Şu yiyecekleri yiyemem, uzun süre tatlılardan mahrum kalacağım gibi şeyler düşünmeyin. Aksine istersem herşeyden yerim ama kendime kötülük yapmak istemiyorum deyin.
4. 20 gün kuralı doğru: Diyete başladığınızda bir parça çikolata dahi yemeyin ilk ay. Çünkü bu tür şeyleri yedikçe insanın canı istiyor. İlk hafta zor oluyor,ancak zamanla tatlı krizleri sona eriyor. Buna gönülden inanın.
5. haftada 1 gün 1 öğün 1 porsiyon: Evet çoğu diyette serbest gün var. Ama bu bütün gün sabahtan akşama kadar istediğini yemek anlamına gelmiyor. sadece bir öğünde ve bir porsiyon dilediğiniz şeyi yiyin. Ancak bu bir hamburger menü olmasın. İlla hamburger yiyecekseniz yanına kola,patates istemeyin. Seçim yapın.
6. Kilo düşmanlarından destek alın: Bunlar neler mi? Çoğunu biliyorsunuz ama tekrar edeyim. Yeşilçay,keten tohumu,maydonoz dereotu gibi yeşil yapraklı sebzeler. özellikle yeşilçay diyet ve sporla tükettiğinizde ciddi anlamda yağ attırıyor. 2 hafta tüketip 1 hafta ara verirseniz daha etkili oluyor.
7. Şok diyetler kilo aldırıyor: Evet baştan hızlıca verip motive oluyorsunuz ancak metabolizma hızınız yavaşlıyor ve bu uzun vadede ne kadar aç da kalsanız kilo vermenizi önlüyor hatta kilo almanıza sebep oluyor. Bu nedenle asla diyetinize düşük kalorlerle başlamayın. Kalıcı kilo vermek için 1400 civarı( kilo,yaş,cinsiyete göre değişir) kaloriyle başlayıp her ay 50-100 kalori düşürerek uzun vadede kilo verirseniz kolay kolay geri almazsınız.
8. Size olmayan bir kıyafetinizi sürekli deneyin: Dar gelen bir kot ya da elbise tartıdaki rakamdan daha çok şey ifade eder. Kilo verme sürecinizde her hafta deneyin. Bu sizi motive edebilir.
9. Alışveriş yapmayın: Şu anki kilonuza göre kıyafet almayın. İdareten bir kaç parça hariç gardrop yapmayın. Kıyafetlerinize girmek için mecbur hissedin.
10. Bir hobi edinin: Sizi oyalayan,zamanı unutturan bir şey olsun. Aklınızı yemekten uzak tutun.
11. Tadına bakmayın: tadına bbaktığınız yiyeceklerin kalorisini toplasanız koca bir öğün yaptığını anlarsınız. Körletmeyin nefsinizi. tadına bakmaktan vazgeçin. Tadına bakınca daha çok yiyemediğiniz için üzüleceksiniz.
12. Spor,spor,spor: Spor olmadan olmaz. Balkona attığınız tozlanmış koşu bandınızı,bisikletinizi çıkarıp temizleyin. Haftada en az 4 gün spor yapın. Zaman yok demeyin. gerekirse 1 saat az uyuyun,yine de sporunuzu yapın.
13. Kalorisiz sıvılar tüketin: Su,maden suyu,buzlu çay,limonata tüketin. Ama bol kremalı mochalar,kahveler,kolalardan uzak durun. Bir orta boy mocha 450 kalori. Bu 2 tencere ıspanak, 2 porsiyon mantı demek düşünün. Sıvılar da şişmanlatıyor. Bunu göz önünde bulundurun.
14. Türk kahvesi ve yoğurt: İkisi de metabolizmayı hızlandırıyor. her gün 1 fincan tüketin.
15. Ekmeği kesmeyin:Ekmeği bırakmak gerçekçi bir tutum değil. zaten sizi şişmanlatan şey ekmek değil. Basit karbonhidrat olduğu için vücut depo yapmaz. Zihinsel yorgunluk yaşamamak için ekmeğe ihtiyacımız var. Beyaz ekmek yerine tam tahıllı tükein. Günde 3-4 ince dilim ekmek tüketin. Makarna,pilav ekmek yerine geçer,unutmayın.
16. Asla ama asla zayıflama hapı kullanmayın: isterse doktor önerisi olsun,isterse dünyanın en meşhur hapı. Hapla zayıflık olsaydı hepimiz manken gibi gezerdik. zayıflayacağım derken sağlığınızdan olmayın. Hiçbiri işe yaramaz. Bunlar sizin psikolojiniz üzerinden zengin olmak isteyen şarlatanların işi. Cepleri para dolsun diye gözünü kırpmadan insanların sağlığını harcarlar. Bu tuzağa düşmeyin.
17. Bitkileri kontrollü kullanın: Zayıflama çayları da böbreklerinize zarar verebilir. Metabolizmanızı yavaşlatabilir. Özellikle sinameki içeren çaylardan uzak durun. Bağırsaklarınıza kalıcı hasar verebilir.
     Benim uyguladıklarım bunlar. Umarım sizin de işinize yarar. Her bünye farklı tabi ama asla umudunuzu yitirmeyin ve vazgeçmeyin. Benim kadar iştahlı bir insan verdiyse bu kiloları, herkes verebilir. her türlü soru ve önerinizi yanıtlamaya hazırım. İyi ramazanlar.
  

Ek Gıdaya Geçerken Yapılan Yanlışlar


       Ek gıdaya geçiş  önemsiz gibi gelse de aslında çok önemli ve bebeğinizin yaşamı boyunca yeme alışkanlıklarına yön verecek kadar kritik bir süreçtir. Bu süreç kimi aileler için keyifli ve heyecanlı bir süreçken kimi aileler için (bkz benim ailem) stresli ve endişe verici geçebilir.
       Ek gıdaya geçerken hem doktorunuzdan hem de çevrenizden size bir sürü tavsiye gelir ve kafanız karışır. Bu süreçte yanlış yapmamak ve bebeğinize bir ömür sürebilecek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak için bazı yanlışlardan uzak durmanız gerekir. Bu yanlışların bazılarını ben de yaptım ne yazık ki. Size ilk önerim doktorunuz da söylese aklınıza yatmayan tavsiyeler için başka bir doktora daha danışmaktan çekinmeyin.
İşte o hatalardan bazıları:

1. Ek gıdaya tatlı besinlerle başlamayın: Genelde çoğu doktor elma,havuç gibi meyveler ve muhallebilerle başlatır ek gıdaya. Tabi ki bunun sebebi kolay sindirilmeleridir. Ancak bazı doktorların tavsiyesi ki bu bence çok doğru,ek gıdaya sebzelerle başlamaktır. Çünkü çoğu bebek tatlı besinlere alışınca sebzelee geçişte sorun yaşıyor.
2. Asla blendır kullanmayın: Blendır ek gıdaya geçerken en büyük yanlış bence. Doktorumun önerisiyle herşeyi blendırdan geçirdim. Şu an 18 aylık kızım hala pütürlü besinlerde zorlanıyor. Siz de benim yaptığım hataya düşmeyin,blendır yerine süzgeç kullanın. Başlarda zorlansa da zamanla alışacaktır.
3. Sütü ihmal etmeyin: Nasılsa yiyor diye ek gıdaya fazla yüklenip süt miktarını azaltmayın. Bütün çocuklar günde 500 ml süt almalıdır. Diş çıkarma,büyüme süreçlerinde kalsiyum depolarının dolu olması çok önemli.
4. Sevmediği besinlerde ısrarcı olmayın: ısrarcı olmayın ama belli aralıklarla o besini teklif etmeye devam edin. Mesela brokoliyi sevmediyse çorbasına,yoğurduna ya da peynirine karıştırın.
5.Tuz ve şekerden uzak durun: Bebeğinize 1 hatta 2 yaşından önce asla şekerli besinler vermeyin. Tuzu ise 1 yaşından büyükse çok sıcak yaz aylarında tuz kaybını telafi etmek için az miktarda verebiliirsiniz.
6.Daima mama sandalyesinde yedirin: Ne yapın edin mama sandalyesine alıştırın. Yemeklerin masada yeneceğini bilsin. Başlarda direnecek,sıkılacak belki ama zamanla kabullenecektir. Altı aydan itibaren mama sandalyesine oturtun. Eğer alışmazsa etrafta elinizde kaşık koşturmak inanın çok zor ve yıpratıcı olacaktır.
7. Kendi kendine yemesi için teşvik edin: Önüne yemesi için makarna,meyve gibi şeyler koyun. Yemek yemekten hoşlanmasını sağlayın.
8. Hazır gıdalardan uzak durun: Buna toz mamalar,kavanoz mamaları dahil. Zorunlu olmadıkça herşeyin tazesini yapın. Zaten güvenilir de değil. İki büyük bebek ürünleri firmasının mamalarında bakteri çıktı. Rezillik!
    Şimdilik aklıma gelenler bunlar. umarım yardımcı olmuşumdur. İştahlı bebekler diliyorum:)

29 Haziran 2012 Cuma

Bebeğinizin Tatil Valizi



              Bebeğinizin Tatil Valizi

     Tatil mevsimi geldi. Belki de tatile çıktınız bile. Ama henüz tatile çıkmayanlar için bebeğinizin valizine koyulacak eşyaların listesini vermek istedim. Elbette çoğunu zaten biliyorsunuz. Zaten anneler nereye giderse gitsin ufak bir valizle dışarıya çıkmak zorunda kalıyor. Listeye bir göz atarsanız belki gözünüzden kaçan bir detay farkedersiniz. Bütün annelere mutlu tatiller.
1. Bol miktarda bebek bezi: Valizin yarısını kaplayacak ama mecburen:)
2. 50+ faktör güneş kremi: Bebeklerin cildi çok hassas olduğu için güneşte sürekli krem sürmek gerekir. Bazı uzmanlar önermiyor ama ben şahsen kulaklarına kadar sürüyorum, çok beyaz tenli olduğu için.
3. Deniz için özel bebe bezi: Bu bezler su çekmediği için kullanışlı. Zaten tek bir marka var. Onu da büyük marketlerde bulabilirsiniz.
4. Ateş düşürücü : Tatilde hasta olabilir. Hemen müdahale etmeniz gerekebilir. Ateş düşürücü şurup ve fitil bulundurmanızı öneriririm.
5. Sinek ve böcek sokmalarına karşı krem: Doktorunuza danışabilirsiniz. İsim vermek doğru olmaz. Yanınızda kolonya da bulundurun. "Ne alaka" diyebilirsiniz ama sinek ısırıklarında hemen sürerseniz şişmesini ve kaşıntıyı önlüyor. Hem de dezenfektan vazifesi görüyor.
6. Geniş kenarlıklı bir şapka: Başına güneş geçmesin.
7. Deniz aksesuarları: Bebeğinizin keyifli vakit geçirmesi için kova-kürek seti,şişme simit-kolluk,şişme ufak havuz işinize yarayabilir.
8. Penye hırka,battaniye: Klimalar çarpabilir.
9. Kavanoz maması: 6-18 ay arası gerekebilir. Sıcaklarda yemekler çabuk bozuluyor ne yazık ki. Otelde kalıyorsanız yemekler ne derece güvenilir,tartışılır.Tatillerde kurtarıcı olabilir.
10. Şampuan,pişik kremi ve yanık kremi.
11. Bebeğiniz için kaşık,kase,bol miktarda önlük.
      Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Eklemek istedikleriniz varsa seve seve paylaşırım.

26 Haziran 2012 Salı

1-3 Yaş: Ne Bebek Ne Çocuk




  Minik bebeklerimiz büyümeye başladı. Bu dönemde bebeklikten çıkmaya ve çocukluk çağına girmeye başlıyorlar. Ancak ne artık küçük bir bebek ne de çocuklar. Bu döneme çoğu uzman "ilk ergenlik" adını veriyor.
   Böyle söylenmesinin bir nedeni var elbette. Bebeklerimiz bu dönem büyüme sancıları yaşıyor. Gaz dönemi,diş dönemi derken bebeklerimiz yeni bir sancılı döneme daha giriyor. Bu  dönemi en az sorunla atlatmak için yapabileceğimiz bir kaç şey var.
1. Bebeğinizi anlamaya çalışın: Bu dönemde en çok anlayışınıza ihtiyaç duyuyorlar. Sinirlendiğinde ya da yaramazlık yaptığında bunu neden yaptığını anlamaya çalışın. Ona yol gösterin.
2. Öğrenme ve keşfetme isteğini baltalamayın: Bu dönemde minik beyinleri sünger gibi ve öğreteceğimiz her türlü bilgiyi çok çabuk kapıyorlar. Neye ilgili olduğunu, yeteneklerini bebeğinizi izleyerek kolayca anlayabilir,onu yönlendirebilirsiniz.
3. Ona ana dilini öğretin: Elbette kendileri de siz öğretmeseniz de öğrenebilirler. Ancak ufak yardımlarla bu süreci hızlandırabilirsiniz. Örneğin ona kitap sevgisini aşıılayın. Her gün bir kitap okuyun. Uzmanlar her seferinde değişik bir kitap yerine aylarca aynı kitabı okumanızı tavsiye ediyor. Bunun nedeni bebeklerin aşina oldukları şeylere daha fazla ilgi göstermesi ve dikkatlerini daha kolay toplamaları.
4. Beraber oyun oynayın: Çocuklar biz farketmesek de rutin işlerimizi yaparken çok sıkılıyor, etrafı karıştırıp hırçınlık yaparak bizden aslında bir nevi intikam alıyorlar. Çocuğunuzla kendinize oyun saatleri ayırın. Oyuncaklarıyla birlikte oynayın. Legolardan bloklar yapın. ne oynarsanız oynayın ama o an vaktinizi sadece ona ayırın.
5.Bebeğiniz sizin aynanızdır, unutmayın: Bebekler bu dönemde anne babalarını taklit ederek öğrenmeye çalışır. Çekmeceyi açarsınız, o da açar. Telefonla konuşursunuz, o da kulağına götürür.Bağırırsınız, o da bağırır. Bir yaramazlık yaptığı zaman bağırmanız onu yolundan alıkoymaz. Belki bir süre işe yarar ancak eninde sonunda duvara toslarsınız. Siz bağırdığınız da ne söylediği anlaşılmasa da o da size bağırır. yamasını istemediğiniz şeyler için bir iki basit kelime belirleyin ve her seferinde onları kullanın. Zamanla sizi anlayacaktır. Uzun açıklamalar yapmak kafasını karıştırmaktan başka işe yaramaz. Sert bir yüz ifadesiyle; hayır ya da yapma diyebilirsiniz.
6. Bebeğinizi teknolojiden uzak tutun: Bu çağda ne kadar mümkün tartışılabilir. Ancak 2 3 yaşında elinde anne babasının cep telefonu, tabletleriyle dolaşan bebekler tüylerimi ürpertiyor. Teknolojiyle erken tanışması onu daha zeki yapmaz ya da daha bilgili. Aksine, öğrenmeye en açık olduğu çağda gelişimine ciddi hasarlar verir. Teknolojiyle erken yaşlarda tanışan çocuklarda gözlenen sıkıntılar dikkat eksikliği, asosyallik, öğrenmeye kapalı olma ve dış dünyadan kopukluk. Bu teknolojinin çocuğunuza verdiği hasarlardan sadece birkaçı. Yakın çevremde bu durumda olan çok fazla çocuk var. Çocuk elindeki bilgisayardan, telefondan başını kaldırıp etrafına bakmıyor bile. Ne yaşıtlarına ne deçevresine ilgi gösteriyor. Bu durum da asosyal bir kuşak yarattıyor maalesef. dostluk,arkadaşlık,oyunlar ve sohbetlerden bihaber büyüyorlar.
7. Bir oyun grubuna katılın: Erken diye düşünmeyin, bebeğinizin arkadaş edinmesini sağlayın. Eğer yaşıtı kardeşleri,kuzenleri varsa şanslısınız. Ama eğer yoksa diğer bebeklerle taşışabileceği ortamlar yaratın. Yaşıtlarıyla oynaması onun sosyalleşmesi, en önemlisi de paylaşmayı öğrenmesi için çok yararlı olacaktır.
8. Hayvan sevgisini aşılayın: Erken yaşta hayvanlarla tanışmasını sağlayın. Çevresindeki bütün hayvanları sevmesini,saygı göstermesini sağlayın. Onu küçük yaşta hayvanlardan uzak tutmak,dokunmasını,sevmesini engellemek ve korkutmak çocuğunuzun diğer canlılara karşı sevgi göstermesini engeller, fobiye neden olur. Hayvanlar çocuğunuza hastalık bulaştırmaz,zarar vermez. Hayvanlar çocuğunuzun zararsız ve korkusuz olduğunu hisseder. Çocuğunuzu bu muhteşem dostluktan mahrum bırakmayın.
9. Bol bol sarılın: Çocuğunuza sevginizi göstermeyi,onu sevdiğinizi söylemeyi unutmayın. Böylece kendine güvenen,sevgi dolu bi çocuk yetiştireceksiniz.
10. Size bağımlı değil bağlı olsun. Bağımlılık çocuğunuzun çevresiyle ilişkisini baltalar. Hem sizin için hem dee çocuğunuz için sorunlara neden olur. Elbette bu çağda siize düşkün olması normal ancak bunun da sınırları olmalı. ara sıra güvendiğiniz bir yakınınıza emanet edip sizsiz vakit geçirmesi hem onun için hem sizin için yararlı. Çalışan bir anneyseniz onunla olduğunuz saatleri verimli değerlendirerek bu sorunu zamanla ve sabırla aşabilirsiniz.
   Bütün annelere yumurcaklarıyla beraber mutlu günler:)

21 Haziran 2012 Perşembe

İştahsız Bebek Kabusu

   İştahsız bebek anneleri yemek saatlerinin nasıl bir kabusa dönüşebileceğini iyi bilir. Yemek yemeyen bebekler annelerinin kaygılarını çoğaltır. zayıf düşmesinden,hasta olmasından,gelişimlerinin aksamasından korkarız. Korkarız diyorum çünkü benim kızım Nefes'de iştahsız bir bebek ne yazık ki.
    Nefes doğduğu günden beri bütün çabalarıma rağmen hiç emmek istemedi. İki gün aç kaldı yine de inadı kırılmadı. Bu nedenle sütüm hiç çoğalmadı ve erkenden kesildi. Dört aylıkken doktorumuzun önerisiyle ek gıdalara başladık. İlk başlarda ek gıdalarla arası iyiydi. Muhallebi ve yoğurt çok severek yerdi. Ancak 6 aylıkken iştahı iyice azaldı. 2 kilo 800 gram doğan kızım 17 aylık ve sadece 10 kilo.
    Bunları anlatmamın sebebi benim gibi iştahsız çocuk annelerinin yalnız olmadıklarını ve bu durumu biraz olsun iyileştirmeye çalışmaktan hiç vazgeçmemelerini hissettirmek. Bu konuda naçizane bir kaç önerim olacak.
    Öncelikle;
1. Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın:
     Biliyorum bu söylediğim oldukça zor. Hele çevrenizde iştahlı,tombik bebekler varsa ama önemli olan kof kilo değil sağlıktır, unutmayın.
2. Mama sandalyesine alıştırın:
     Ne yapın edin, ek gıdaya geçtiği andan itibaren bütün öğünlerini mama sandalyesinde yedirin ve yemeklerin masa başında yendiğini ona öğretin. Eğer baştan alıştırmazsanız ne yazık ki yürümeye başladığında yemek yedirmek sizin için imkansız hale gelecektir. Üstelik peşinden koşturarak yemek yedirmeniz ileride sofra adabını öğrenmesini baltalayacaktır. Etrafın batması da cabası.
3. Eleştirilere kulak tıkayın:
     Bu belki de en zoru çünkü insanlar erafındakileri eleştirmeye bayılır ve karşısındakinin ne kadar kırılacağını da umursamaz. Ben de bu konudaki eleştirilere çok sinirleniyorum. İştahsız çocuk sahibiyseniz genelde suçu hep sizde ararlar. "Baştan herşeyden verseydin böyle olmazdı. Bak ben herşeyi tattırdım nasıl da iştahlı. Şunu denedin mi? Bundan verdin mi? Hiç boş bırakma sürekli birşeyler yedir" gibi. Söylenenleri boşverin,doktorunuzun ve iç sesinizin talimatlarına uyun. İştahsızlık nedenleri arasında kansızlık ya da başka bir rahatsızlık yatabilir ya da ilk ek gıda döneminde bir takım hatalar yapmış olabilirz ancak çoğunlukla iştahsızlık tamamen çocuğun huyuyla ilgili bir şeydir ne yazık ki.
4. Yeni  tarifler denemekten bıkmayın:
     Sürekli yeni şeyler deneyin. Yeni çorbalar,köfteler,krepler. Ayına uygun olarak değişik tarifler denemekten bıkmayın. İlla ki sevdiği birşeyler çıkacaktır. Eğer istek olursa ileride kendi kızıma yaptığım besleyici tarifleri paylaşabilirim.
5. Televizyon karşısında yedirmeyin:
     Başka türlü yemiyor demeyin. Bu benim de hatalarımdan biriydi ve başka türlü yemeyeceğini sanıyordum ama zamanla alışıyor korkmayın. Tv karşısında yiyen çocuk ne yediğini ne sevdiğini bile farkına varmıyor çoğunlukla. Ayrıca dikkat eksikliğine yol açıyor.
6. Hazır mamalardan uzak durun:
    İştahlı çocuklara hazır mama vermek belki sorun olmaz ancak zaten yemek seçen,iştahsız zayıf çocukların iştahını daha da baltalıyor hazır gıdalar. Başka bir şey yemiyo, sevmiyor diye düşünmeyin. İlla ki alışacaktır. Bir kavanoz hazır gıda yiyeceğine sizin evde hazırladığınız yemekten yarım kavanoz yemesi onun için daha yararlı olacaktır unutmayın. Buna küp yoğurtlar,peynirler de dahil.
7. Ne kadar yediği değil ne yediği önemli:
     Bu da az önceki maddeyle yakından ilgili. Sizin evde taze meyveler ve yoğurtla hazırlayacağınız mamalar, bol sebzeli proteinli çorbalar kısacası taze ve ev yapımı herşey bebekler için çok yararlı. Benim yaptığımı sevmiyor, aç kalacak diye düşünüp hazır mamaları tercih etmeyin. Az yese de üzülmeyin. Yediği her kaşığı vitamin gibi düşünün.
8. Her gün 500 ml sütü ihmal etmeyin:
     Anne sütü verenler sütleri yettiğince iki yaına kadar anne sütüne devam etmeli. Anne sütü almayan bebekler için de günde 2 bardak yani 500 ml süt alımı çok önemli. Süt sevmiyorsa yoğurt,peynir gibi gıdalarla takviye yapın ama ne olursa olsun günde en az ik, üç defa süt teklif edin,içmesi için çablayın. 1 yaşından küçükse içine pekmez, 1 yaş üstüyse bal koyabilirsiniz. Biberon,suluk hatta pipet,içmmesi için her yolu deneyin.
9. Stres yapmayın,rahat olun.
    Bu belki de en zoru ama bebekler bizim stresimizi,gerginliğimizi hissediyorlar. Yemek yedirirken yutması için gözünün içine bakmayın,o an sanki dünyanın en önemli işini yapıyor gibi davranmayın çünkü bu tür tutumlar çoğunlukla bebeklerin daha da inatlaşmasına neden oluyor.
10. Kendi kendine yemesine izin verin:
      Sürekli kendi başına birşeyler yemesi için teşvik edin. Eline meyve,bisküvi falan verin. Biraz büyüdüğünde kaşıkla kendi başına yemesi için teşvik edin. Kendi kendine yemek hoşuna gidebilir. Birşeyler başarmak bütün çocukları kamçılar.
   Şimdilik önerilerim bunlar. Sizlerin de ekleyeceğiniz birşeyler olursa seve seve paylaşırım. Umarım yazdıklarım biraz olsun yardımcı olur sizlere. Sevgiler.

16 Haziran 2012 Cumartesi

Tanışma

Merhaba,

Uzun zamandır aklımda blog açmak vardı ama bir türlü gerçekleştiremedim. Kısmet bugüneymiş. Kendimi özetlemem gerekirse iletişim mezunuyum,editörüm. 16 aydır da anneyim. Bence -çok klişe olacak ama- her kadının hayatı annelik öncesi ve annelik sonrası olarak ikiye ayrılıyor. Anne olduktan sonra benim de hayata bakışım çoğu kadın gibi değişti. Uzun zamandır bu değişime dair içimde biriktirdiklerimi,hayatın bana getirdiklerini paylaşmak istiyorum.

Umarım yazdıklarım,paylaştıklarım bir yerden yakalar sizleri

Sevgiler